Ah Beyrut,
Nasıl burnumda tüten bir şehirdin sen.
Yıllardır bir türlü fırsat bulup gidemediğim, balayı dahil bir çok kez gitmek için neden ürettiğim, ancak bir türlü gitmeye nasip olmayan şehir.
Hep Doğunun Paris'i diyorlar bu şehre, ben ise Paris'i bile yakıştıramıyorum Beyrut'a. Onlarca kez Paris'i gördüm, keşke birkez de Beyrut'a yolum düşseydi...
En son 2019 yılında iş için gidecektim, hatta eşim ve çocuğumu da alacaktım, gezmek için. Lakin Beyrut'daki iş partnerim, iç savaşın yeniden etkilerinin görülmeye başladığını söyledi. Pek güvenli bir dönem olmadığını söyledi. Vazgeçtik.
Hep aklımda kalan, bir türlü gidemediğim, yapılacaklar listesinde sonralara eklediğim şehir. İlla ki, Fairuz'un etkisi çok büyüktür bu şehri sevmemde. Bu ipeksi sesi dinlerken, ayaklarımı Akdenizin kıyısında bir salaş mekanda uzatmak en büyük hayallerimdendi, bir türlü nasip olmadı.
04.08.20'deki patlamada içim eridi, burkuldu, defalarca bir şehrin nasıl bir anda mahvolduğunu izledim. Çok üzgünüm, binlerce insan yaralandı, yüzlerce insan öldü, hayallerim öldü, gitmediğim için pişmanlıklarım arttı...
ve çocuklar...
İç savaşın gölgesinde büyüyen çocuklar şimdi bu patlamanın etkisiyle melek oldular.
Çok üzgünüm güzel şehir,
Seni hep ağlattılar...
Yorumlar