ne güzeldi o akşam saatlerinde, henüz hava tam kararmamışken, bacalardan tüten dumanların isiyle, sokaklardan gelen uzak boğuk ortam sesleri... anneannem namazını kılardı, sessizce fısıldadığı duaların tonu, rükuya varırken eklemlerinde çıkan tıkırdamalar, sobanın üst kapağından tavana yansıyan ateşin ışığı, tiktak tiktak; salondaki saatin sessizliği. galiba ben o günleri çok özledim.
Zeytineli Köyünde Keyifli Bir Pazar ( Zeytineli Köyü - Urla / İzmir - Türkiye)
Reklamlara tıklamanız halinde, elde edilen reklam gelirinden sokak köpeklerine mama alıyorum. Desteğinizi beklerim.
Yaklaşık 450 yıl önce kurulmuş, 130 hanelik 350 nüfusuyla Urla'nın şirin köyü Zeytineli Köyündeyiz. Henüz çok fazla bilinmeyen bu eski Rum köyü İzmir merkeze 63 km uzaklıkta. Her ne kadar Urla'ya bağlı olsa da Urla merkeze ortalama 30 km uzaklıktadır. Çeşme'ye daha yakındır diyebiliriz. Bakir koyları, enfes temiz havası ve doğal yaşamıyla Zeytineli köyü'nde aile dostlarımız İhsan Bey'in ve Nesrin Hanım'ın köy evlerine konuk olduk. Ayrıca Nesrin Hanım'ın kardeşi Sami abi ve eşi Ayşe hanım da gün boyunca bizlerle birlikteydiler.
Başlıca gelir kaynakları tarım, hayvancılık ve balıkçılık olan köyde son zamanlarda şehrin keşmekeşinden kaçanların tercih etmesi sebebiyle tarla satışları bir hayli artmış. Dışarıdan gelenlerin tercihi tarlalar ve prefabrike yapılar... Doğayla baş başa, bahçe işleriyle haftanın stresini atmak isteyenler için birebir çözüm. Denize yakınlığı da yaz dönemi için ideal. Fotoğraf ve vidyolarla günü özetlemek gerekirse...
Kazma küreği elimize aldık, başladık mis gibi toprakla oynamaya... Cabernet ve ovacık bağ üzümü dikimini yapıyoruz.
Toprak birkaç gündür aralıklarla yağan Nisan yağmurlarıyla ıslanmış, mis gibi toprak kokuyor, hafif toprağı karıştırdığınızda, toprağın ph dengesi üzüm için uygun, eskiden Rumlar da geçimlerinin bir bölümünü şarapların üzümünden yaparlarmış.
Bağcı değiliz ama bir bağcı kadar meraklıyız, üzüm bağı kurmak için.
Cookie'de bizle birlikte bağ üzümü dikimine katıldı. Eksik kalır mı:)
Fidanların dikileceği hat boyunca (altta) ben uygun şekilde kazdım, Sinemde dikilen fidanların toprak altında tutunması ve hava almaması için ayaklarıyla baskıladı.
Dikkat edin, açılacak çukurlar fidanın gövde kısmının en az 10-15 cm'i toprak üzerinde kalacak şekilde açılmalı ve hava kalmayacak şekilde sıkıştırılmalı.
Eğer toprak kuruysa can suyu verilmeli. Hava önceden yağmurlu olduğundan biz can suyu vermedik, zaten 1 - 2 saat sonra tekrardan yağmur yağdı.
Fotoğrafı siyah beyaz yaptım, çünkü bu fotoğrafı ezilen binbir zorluklarla evini çekip çeviren aynı zamanda tarlalarda çalışmak zorunda kalan emektar Türk kadınına adamak istiyorum. Ve gelelim istatistiksel gerçeklere:
> Köylü kadınların % 78'i ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor ve bu kadınların % 95 'i kayıtlı değil.
> Köylü kadınların % 70'i hayatında köy düğünleri dışında tiyatro , sinema gibi bir etkinliğe hayatlarında hiç katılmamış.
> Özellikle kırsal kesimlerde yaşayan köylü kadınların % 50 'si kendi köyünden hiç dışarı çıkmamışlar.
> İlgiçtir ki köylü kadınların iç Ege ve Akdeniz köylerinde yaşayanları dahil, % 45'i hayatlarında hiç denizi görmemiş.
> Ve en acısı köylü kadınların % 40 'ı aile içi şiddete maruz kalıyor. En garibi de maruz kadınların % 60 bu şiddeti normal görüyor.
Zeytineli köyünde yukarıdaki Anadolu köyleri kadınlarının gerçeklerini ne kadar yansıtır bilmiyorum ama Kadın'ın ülkemizde çoğu noktada adının olmadığı maalesef acı bir gerçek.
Tekrardan tarla işlerine dönüyorum.
Şimdi sıra geldi Rodos Kabağını dikmeye. Şekli dikenli avokadoya benzeyen bu bitki ilk olarak Aztekler tarafından yetiştirilmiş. Asma gibi büyüyen bu ilginç bitkiyi dikerken ortalama 15-20 cm yükseklikte bir çukur açıyorsunuz, içine bu dikenli topu yeşeren fidan ucu dışarıda kalacak şekilde kolaylıkla dikiyorsunuz.
Yüksek miktarda lif, potasyum, kalsiyum, demir ve C vitamini içeren bu zengin bitki benim gibi kilo vermek isteyenler içinde birebir.
Bahçede aynı zamanda bir Mahmut diğeri de Nebahat olmak üzere iki adet korkuluk var. Nebahat ile tanışmamız çok ani olduğundan fotoğrafını paylaşamıyorum. :P
Birçoğumuzun bayılarak yediği yağ oranı açısından zengin, protein, potasyum, magnezyum, kalsiyum, demir, çinko ve E vitamini deposu Çağla bademleri ağacından taze taze koparıp yedik.
Bazen toprağı elinize alın, avuçlayıp hissedin. Kutsal kitabımız Kuranı Kerim bile toprakla insan ilişkisini konu eden birçok ayete sahiptir.
Örneğin Fatır Suresinde şöyle der: Allah sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan.
Bakara suresinde de : Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer, üzerine sağanak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir.
Toprağın aynı zamanda temizleyici arındırıcı bir özelliği olduğuna örnekte Maide Suresinde yer alır. Toprakla teyemmüm edin, hafifçe yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister.
İlkbaharın vazgeçilmesi papatyalar: Herkese umut çiçeğidir, papatya. Her umuda da bir çiçektir yaprakları.
Ne demiş Orhan Veli,
"...
İmkansız şey,
şiir yazmak,
aşıksan eğer;
ve yazmamak,
aylardan Nisansa...
..."
Ve köyün en önemli noktalarından bir tanesi olan aşk kuyusundayız. Yer altı sularından oluşan kuyudan içenlerin tez zamanda sevgili bulacağına inanılırmış. Biz zaten birbirimizi bulmuşuz ama başka dileklerimiz için sudan bir tutam içtik.
Şimdide eşsiz manzarayı dolaşmak için yürüyüşe çıktık.
Ege denizinin Yunan ve Roma mitolojisinden tutun, Kelt, İskandinav ve Anadolu'nun kendi efsanelerine konu olan efsanelerini bu manzaraya bakarak hanginiz hissetmezdi...
Mitoloji hikayelerine konu olan binlerce yıldır sözlere, şiirlere konu olan bu engin denize bakarak, temiz havanın tadını çıkarıyoruz.
Biliyorsunuz, Antik yunan mitolojisin de Aegeus, Egeus ya da Aegeas Atina kralı II. Pandion ile Pilla'nın oğlu ve Theseus'un babası olup, Ege denizinin adını verendir.
Theseus, yola çıkarken babasına verdiği zaferle dönerse gemisine beyaz yelken çekeceğini unutur.
Kara yelkenle limana girer. Bunun üzerine Aegeus oğlu Theseus'un öldüğünü zanneder ve bu acıya dayanamayarak denize atlar, intihar eder.
Daha sonra bu deniz Kral Aegus'un boğulmasıyla anılmaya başlanır.
Kaynak: Özhan Öztürk, Dünya Mitolojisi, Nika Yayınları Ankara 2016
Ülkemizde 4 önemli denizden biri olan bu deniz, hayatımıza işlemiştir her nefesimizde.
Yunanca ismi " Adalar Denizi" anlamına gelir ayrıca. Öyle ki 3000 civarında adacık bulunur bu denizde.
Ege ve yunan mitolojisi aşklarıyla adından söz ettirir.
Europa'nın güzelliğine aşık olmuştur Zeus. Ancak Hera'nın kıskançlığından çekinir.
Kybele (bereket tanrıçası), Attis atında birine aşık olur. Bu imkansız aşkta Attis, kendini öldürür, akan kanlardan bitkiler fışkırır ve ölümsüz bir çam ağacına dönüşür.
Bu topraklar efsaneleri ile bilinir. Yaşanan her olay, hissedilen her his, yaratılan her şeyin kökeninde aşkın var olduğunun ispatıdır adeta.
Haydi biraz yeryüzüne dönelim şimdi,
Zeytinli köyünün küçük bir balıkçı barınağı var. Oraya iniyoruz.
Denizin kalemi köpüklüdür. Kıyıları uzun uzun mektuplar biriktirir, rüzgarlar mektuplarınızı iletir ruhunuza.
Malesef bir zamanlar kaçak göçmenleri Yunanistan'a ulaştırmak istenirken Yalova açıklarında batan tekneyi görüyorsunuz.
Tüm köyün huzurunu bu atıl vaziyette duran tekne bir anda alıp götürüyor sanki.
Ve yine o bildik görüntüler. Mangalcılar ve çevreyi kirletenler... 100 metre ödeme çöp konteyner'ı varken buraya çöp atanlar hiç mi vicdan yok size??! <Bu arada bu mevsimde buraya gelirseniz özellikle Karabaş otu toplamadan ayrılmayın. Özellikle ödem söktürücü ve balgam söktürücü özelliği olan bu otu kurutup çayını içerseniz binbir çeşit derde deva bulabileceğiniz söylenir.
Artık akşam oluyor, yanan sıcacık odun ateşinin sıcağında pişen kuru fasulyemizi yiyoruz. Ve ardından olmazsa olmaz, çayımızı yudumluyoruz. Artık yola çıkma vakti...
Misafirperverliğinizden dolayı sizlere tekrar teşekkür ediyoruz.
Yorumlar