Ortaçağ Rüyası: Brugge (Brugge / Belçika)

Ortaçağ Rüyası: Brugge (Brugge / Belçika)

Çikolataları, dantelleri, Orta Çağ mimarisiyle Belçika'nın göz bebeği Brugge'dayız.

Aziz Salvator Kilisesi

Belçika seyahatinde asla es geçilmemesi gereken noktalardan biridir Brugge.

Unesco'nun Dünya Mirası Listesinde yer almaktadır. II. Dünya savaşında ağır tahribata uğrayan Belçika'da bombalanmayan tek yer diyebiliriz.

Bu sayede Ortaçağ'dan günümüze kadar mimari kendini koruyabilmiştir.

Ortaçağ'dan beri ticaretin önemli noktalarından olmasından dolayı, Brugge halkı zengindir.

Zenginlikleri sokakların düzenine ve evlerin mimarisindeki estetiğe de yansımıştır.

Kentin görünümü adeta açık hava müzesi gibidir. Kuzey Avrupa, ve Baltık ülkelerinin karakteristik mimari özelliklerini yansıtan tuğladan örme yapılar Orta Çağa ait Gotik bir tarzda karşımıza çıkmaktadır. 19. yüzyılda yapılan yeni yapılar Neo-Gotik tarzda şekillenmiştir.

Katedrallar şehri olan Brugge, sokakların ve mekanların su kanallarına bağlandığı ilginç bir işlevselliğe sahiptir.

Seyahatim boyunca yürüyerek neredeyse tüm şehri karış karış huzurla gezebildim. Şehir merkezinde çok fazla araç olmaması kentin karmaşa ve kirlilikten uzak bir noktada önem kazandığının ispatı niteliğindedir.

Bekçika'Nın kuzeybatınsında yer alan Flaman bölgesinin başşehri olan Brugge, Kuzey Denizi'ne de kıyısı olan kent özelliği taşımaktadır. Şehrin girişinde büyük bir liman da mevcuttur.

Brugge şehrinin en önemli özelliği insanların bisikletle ve faytonlarla günlük hayatlarını devam ettirmeleri diyebilirim. Kanallar arasında birçok sandal turu da düzenlenmektedir, ancak bunu genelde turistler tercih etmektedirler.

Brugge'un en önemli özelliklerinden birisi de çikolatalarıdır. Birçok dükkanda "Çikolatanın en iyi olduğu yerdesiniz." tabelası görmeniz sizi şaşırtmasın. Sadece çikolataların sergilendiği Brugge Çikolata Müzesi'ni de vaktiniz varsa gezmenizi öneririm. Özellikle kakao'Nun Avrupa'yla ilk tanışma serüveninin burada başlamış olması çok etkileyici...

Biliyorsunuz Patates Kızartmasının anavatanı da Bekçika... Belgian Fries olarak adlandırılan yiyecek aslında bizim parmak patates. Anca Belçika'da Belgian Fries diye sipariş vermeniz, sizin ekstra itimat göreceğiniz anlamına gelebilir garsonlar tarafından...

Brugge'da aynı zamanda çikolota kadar Waffle'ı da tatmanızı öneririm. Aslında Waffle artık çok global bir tat haline geldi. Birçok yerde güzel Waffle yeme imkanınız var. Ancak biz Türk'ler çok fazla seyahat etmediğimiz için gittiğimiz yerleri anlata anlata bitiremeyiz. Bu yüzden o Waffle'dan da yiyin işte diyorum. :D

Yöre yaşamı son dönemlerdeki turist akınlarıyla geleneksel yaşam tarzından sıyrılmış olsalar da bazı yerel gelenekler her şeye rağmen sürdürülmektedir. Örneğin, her Cumartesi Zand Meydanı'nda yerel halk pazarı düzenlenmektedir. Tıpkı bizdeki gibi tezgahlarda peynirler, tereyağları bulabilirsiniz. Bu arada özellikle cevizli kekler, tütsülenmiş balıklar ve yine o meşhur "Waffle"'lar pazarda bir hayli mevcut.

Brugge seyahatinizde eğer vakit bulabilirseniz, bot turlarına da katılabilirsiniz. Faytonlara binmenizi önermeyeceğim, siz keyif yapın diye hayvanların can çekişmesini destekleyecek değilim.

Yukarıda da bahsettiğim gibi, kanal turu yapmak "Kuzeyin Venedik'i" olarak nam yapmış Brugge'da gayet mantıklı ve heyecan verici bir aktivite diyebilirim.

Geçmişi 1100'lü yıllara kadar uzanan kanallar arasında tarihin derinliklerine doğru yolculuk yapıyorsunuz.

Turlarda haftanın her günü sabah saat 10.00'dan akşam 18.00'e kadar yer bulabilirsiniz. Unutmayın en son kalkış 17.30...

3 dili konuşan Brugge'da İngilizce ve Fransızca biliyorsanız asla sıkıntı yaşamazsınız.

St. Boniface Köprüsü, Spiegelrei Kanalı, Jan van Eyckplein Meydanı, Pootersloge, Aziz Salvator Katedrali, Church of Our Lady , Minnewater , Dijver tur esnasında sizde kulak dolgunluğu yaratacak isimlerden sadece birkaçı olacaktır.

Yazın sadece 1-2 gün aşırı sıcak yapan Brugge'da eğer bizdeki ilkbahar ve sonbahar aylarında tur programına katılırsanız, bizdeki kadar yumuşak bahar aylarını orada göremeyeceğiniz aşikardır. Bu yüzden uzun kollu bir kazak ya da bir ceket yanınızda olsun.

Ortalama 30 dakika süren tur süreleri ve 10 € bilet fiyatlarıyla şehri baştan aşağıya turlayabilirsiniz. Ama lütfen tekne turu yerine paytonlara binip, atlara eziyet çektirmeyin.

Eğer bot turlarından hoşlanmıyorsanız, faytonlara binmeyi de ben size yasakladığım için, yürümek için de fazlasıyla bahaneniz varsa, geriye tek bir çözüm kalmaktadır: O da BİSİKLET.

Yerel halktan her yaştan insanın da öncelikli olarak kullandığı bisiklet, günlük yaşamda ulaşımın bir parçası haline dönüşmüş.

Siz de bir turist olarak Brugge'u bisikletle keşfetmek istiyorsanız, kentin bir çok noktasında uygun fiyata bisiklet kiralayabileceğiniz firmalar var.