Her ülkenin kendine özgü kültürel bağları vardır. Ülkelerin kültürlerini geliştiren en önemli kriterlerden de biri dilleridir. Hırvatistan'da konuşulan Hırvatça, Slav kökenli bir aileden gelmektedir. Daha da geçmişe gidersek Hint-Avrupa dil kökenlerine inmemiz lazım. Sırpça'ya çok yakın olmasından dolayı bir Sırp, Hırvatçayı anlayabilir, Hırvat'ta Sırpçayı anlayabilir. Hırvatça, Hırvat kültürünü yakından yaşatan bir dil.
Birbirine benzerlikler ve birbirinden farklılıklarla Hırvatlar dillerindeki klişeleşmiş kalıpları kullanmayı çok severler. Aslında Türk kültüründe de benzer klişeler bulunmakta. İşte bunlardan sizler için seçtiğimiz birkaç kalıplaşmış söz ve Türk kültürüyle kıyaslamaları...
* Aman ha, bu sadece ikimizin arasında... ( I zebe mene ben tebe)
Haftanın ilk günleri Zagreb sokaklarında, Zagreb'in kafelerinde, pazar yerlerinde, otobüs duraklarındaa bu cümleyi duymanız pek olasıdır.
Neredeyse her iki - üç metrede iki Zagreb'li kadının fısır fısır kendi aralarında birbirine birşey anlattığına şahit olursunuz. Konular genelde kendi aileleri ya da ortak arkadaşlarının aile dramları ile alakalıdır. Eğer konuşacak aile dramı bulamazlarsa klişe ya, bir önceki haftanın TV dizilerindeki aile dramlarını gerçekmiş gibi anlatmaya koyulurlar. Bu konuşmaların ortak klişesi, aman ha, bu konuştuklarımız sadece ikimizin arasında kalmak şartıyla şeklinde bitirilmesidir.
Bizde de benzer klişe kullanılmakla birlikte bu konuşulanların asla iki kişi arasında kalmayacağını iki taraf da bildiği halde kimse bu durumdan rahatsızlık belli etmez. Aile dramı olarak da genelde Türk kadınları aile içi konuları paylaşmaktan ziyade, çevresindekilerin dedikodusunu yapmayı severler. Türk dizilerindeki aile dramları artık abartı ötesi olduğundan Türk kadınlarının sohbetleri daha çok kendi çevreleri üzerinden dönen dedikodular olup, birbirlerine "aman kimseler duymasın" şeklinde sözde gizlilik yeminleri ettirirler.
*Sonra görüşürüz. ( J ujemo se)
Zagrebliler için sonra görüşürüz'deki sonra görüşme eylemi genelde iki tarafında müsait olduğu yakın gelecek bir zaman diliminde konuşmak ve bazen de karşılıklı kahve içmek anlamına gelir. Buraya kadar her şey normal gibi gözükse de ayarlanmış bir kahve buluşması asla gerçekleşmeyecektir. 5-10 yıldır birbirleriyle sokakta sürekli karşılaşıp, 1-2 dakikalık ayaküstü muhabbetten sonra "sonra görüşürüz, bir kahve içelim" klişesini kullanan Hırvatlar olduğunu söyleyenler bile var. Talep ettikleri o sonradan görüşme eyleminin tamamıyla bir klişe olduğunu iki tarafın da bilmesine rağmen bu eylemi gerçekleştirmediklerinden dolayı da asla birbirlerine kırılmazlarmış.
Biz de aynı şey olsa, bir iki sefer sonra sokakta yüzlerimizi çeviririz, selamı sabahı keser, ne kadar burnu büyükmüş diye söylenir, hatta nefret duyarız...
* Birgün Bize de gelin. (Dodite kod nas jedan dan)
Hırvatlar, tıpkı Türkler gibi birbirlerini evlerine davet etmeyi severler. Ancak aşırı ısrar aynı bizdeki gibi Hırvatlarda da pek meşrudur. Eğer bir Hırvat "Birgün bize de gelin" sizi şeklinde davet ediyorsa kesinlikle sizi kısa bir zaman içinde ilk fırsatta gelmeniz için davet ediyordur. Bu genelde sokak konuşmalarını sonlandırmak üzere, yukarıda bahsettiğim gibi "sonra görüşürüz." kestirmesine benzese de, aslında bir Hırvat'ın eğer sizi sevmediyse, size kanı ısınmadıysa, asla sizi evine davet etmeyeceğini bilmeniz gerekir ve sizi evine getirtene kadar da size ciddi bir baskı uygulayacaktır.
Unutmayın ister batı Avrupa olsun, ister doğu Avrupa ülkeleri olsun, bir Avrupalının sizi kolay kolay evine davet etmeyeceğini bilmelisiniz. Eğer bu davetler, soğuk, yağmurlu ya da karla kaplı haftasonu bir Zagreb sabahında geliyorsa, iyi bir fikir olabilir. Ancak hava güzel ve içiniz kıpır kıpır olduğu dışarıda güzel havanın tadını çıkarmak yerine neredeyse sizi yakanızdan tutup tek gözlü karanlık evine getirtecek kadar bir Hırvatın ısrarıyla karşılaşırsanız bu durum sizler için sıkıntılı bir günün habercisi olabilir.
Biz Türkler de "Bize de gelin" klişesini sık kullanırız, ancak aşırı davetkar olmadığımızı söyleyebilirim. Belki eskiler bu konuda daha davetkar ve samimiydiler, ancak zamanla erkekler kadar kadınların da iş hayatına atılmaları, uzun çalışma saatleri ve trafikte harcanan saatler göz önüne alındığında Türklerin şuanda yaşadığı en büyük sıkıntı zaman bulma sıkıntı olabilir diye düşünüyorum. İşte bu noktada bizler de bu aşırılı davetkarlık pek kalmadı bence...
* Berbat! (Katastrofa)
Zagrebliler arasında her halde en sık kullanılan kelime Katastrofa olmalı.
Hırvatlar'ın geçmişte yaşadıkları Yunan trajedisinden etkilenmiş olacaklar ki, ne zaman bir Hırvat'a "Nasılsın?" diye sorsanız, 75%'inin ilk cevabı "Katastrofa" olacaktır. Hatta bazıları bu etkiyi arttırmak için bu kelimeyi hecelere ayırarak vurgulama yaparlar. "Ka-ta-stro-fa!"
10%-20%'lik bir kesim ise bu süreci daha yumuşak bir ifadeyle " Çok da iyi değilim!" şeklinde dile getirir. Bir Hırvat'tan "Nasılsın?" sorusunun cevabına "İyiyim." diyenlerin sayısı neredeyse bir elin parmakları kadardır.
Anlaşılan o ki, bir Hırvat'la konuşurken, iyi olduğunuzu söylemek Hırvatlar için bir kabalık göstergesidir. Zaten Hırvatistan'da berbat olmaya onca neden varken, bir insan nasıl iyi olabilir ki?! Örneğin, Zagreb'in havası...
Zagreb havası ya sıcaktır ya da soğuktur. Eğer bunlardan hiç biri değilse, hava kesin rüzgarlıdır. Benim seyahatimde de beklenmeyecek kadar sıcaktı Zagreb. İşte bu da bir Ka-ta-stro-fa!
Unutmayın tıkladığınız her reklam, sokak köpeklerine mama demek...
Zagreb ile ilgili diğer yazılara ulaşmak için sağ üst köşedeki ARA/Büyüteç butonuna Zagreb yazmanız yeterli...
Tüm yazılarımdan haberdar olmak için Ana Sayfada ABONE OL'dan ücretsiz abone olmayı unutmayın.
Keşifhane sosyal medyada da yayında...
Tüm fotoğraflar ve yazılar Alıntı ve / veya birebir Kaynak belirtilmedikçe
Keşifhane yazarlarına aittir.
İzinsiz ve kaynak belirtilmeden kullanılması yasaktır.
Seyahat notlarında çeşitli kaynaklardan ve kişilerden yararlanılmıştır.
Bu blog sitesi ticari amaçlarla olmayıp sadece bilgilendirme amaçlıdır.
Tıkladığınız her reklam için sokak hayvanlarına mama almaktayız. Yardımlarınızı bekleriz.
Yorumlar