100'lerce şehir gördüm ama Londra benim için her zaman ayrı.
Özellikle şehir içine adeta bir ahenkle serpiştirilmiş parklar Londra'yı nefes alınabilir
bir şehir haline getiriyor.
Yaklaşık 9 milyon kişinin yaşadığı bu zengin metropolde raylı sistem ağı çok geliştiği için araba kullanmaya gerek bile kalmıyor.
Trafik olmayınca kirlilik olmuyor,
kuş sesleri ve ördek vaklamaları eşliğinde kendinizi şehir merkezinde bile doğanın içinde buluyorsunuz.
Bizim zenginler arabalarıyla neredeyse tuvalete gidecekken, zengin Londra'lılar bile Londra'da metroya binerler.
Bizim zenginler AVMlerden çıkmazken, Londra'lı zenginler dahil herkes parka bahçeye gitmeye de çekinmezler.
Birçoğu güneşlenir, kitap okur, piknik yapar,
pet hayvanlarını gezdirir.
İnsan'ın doğanın bir parçası olduğunu bilmek,
aynı zamanda doğayı korumak için ne kadar özenli olduğunu burada görmek beni şaşırtmadı, çünkü medeniyet burada.
Biz de olsa burada her taraf çöp olur,
mangal kokuları esnasında rahatsızlık duyardınız.
Hatta ördek sayıları bile zamanla azalan milli parklar olduğunu biliyorum Türkiye'de .
Londra'nın en güzel parkı
tabii de Hyde Park.
En büyük park alanına sahip bu park göl üzerinde bulunuyor.
Speakers' Corners adını verdikleri bir alanda da insanlar özgürce
din , siyaset ve sanat konularında özgürce düşüncelerini dile getirebildikleri bir platforma sahipler. Aynı bizdeki gibi...
Bir sonraki park ise Regent's Park.
1811 yılında açılan bu parkta gül bahçeleri var. Aynı zamanda kriket, rugbi gibi İngilizlerin sevdiği sporların oynandığı alanlar mevcut.
Tabi ki de yeşil, sessiz ve temiz.
Bir diğer Park'da Richmond Park.
Birçok turistinde ziyaret ettiği
alan şehrin biraz dışında.
Bir sonraki sefere inşallah ziyaret edeceğim.
St. Jame's Park,
Kraliçenin Buckingham Sarayını gören parktır. Göletçiklerden oluşur.
Şehrin içinde konumlanmış,
şehrin dibinde
ama şehirden çok uzakmış gibi
bir his yaratır insanın içinde.
Yine Kraliçe'ye yakın bir konumda
olan Green Park'tayız.
Piknik ve güneşlenmeye izin verilen bu parkta
huzurlu vakitler geçirebilirsiniz,
hem de çekirdek çitleyicileri görüp
sinir olmadan.
Londra'da bir çok park var.
Hepsini gezmek bence ayrı bir uzmanlık işi. Türkiye'de Park tanımı apartman aralarına sıkışmış çimenli bölgeler olarak anılırken, Londra'daki parklar neredeyse bir mahalle büyüklüğünde.
Bir de bizde ünlü inşaat firmalarının yapmış oldukları yapı projelerine koymuş oldukları adı sanı doğru dürüst belli olmayan yarı Türkçe yarı ecnebice isimlerde yer alan bir türlü anlam veremediğim bir Park tabiri
(Park Elite Yaşam Sitesi,
Nurpark Residence vb. gibi) var.
Tabi bunların Londra'daki parklarla yakından uzaktan alakası yok, söylemek istedim.
Londra yazılarım devam edecek.
Yorumlar