Ana içeriğe atla

Translate

Şu sıralar çok popüler / now very popular

ne güzeldi

ne güzeldi o akşam saatlerinde, henüz hava tam kararmamışken, bacalardan tüten dumanların isiyle, sokaklardan gelen uzak boğuk ortam sesleri... anneannem namazını kılardı, sessizce fısıldadığı duaların tonu, rükuya varırken eklemlerinde çıkan tıkırdamalar, sobanın üst kapağından tavana yansıyan ateşin ışığı, tiktak tiktak; salondaki saatin sessizliği. galiba ben o günleri çok özledim.   

Gölyazı : Ruhaniyetli Şehir



Bursa rotası olanlar Gölyazı'ya uğramalılar. Uğramalılar diyorum, çünkü sadece Gölyazı için yola çıkarsanız, pişman olursunuz. 


Uluabat gölünün kıyısında kurulmuş bu köy bir ada üzerinde yer alıyor. Türkiye'nin bence en güzel doğa harikalarından birine tanıklık eden Gölyazı'da maksimum 4 saat yeterli diye düşünüyorum. Fazlası zamanı dar olanlar için zaman kaybı. Evliya Çelebi Seyahatname'sinde burası için "Ruhaniyetli Şehir" diye bahseder. O dönem kimbilir ne kadar etkileyiciydi burası, ancak şimdi?!


Bölge halkının en büyük geçim kaynağı balıkçılık, aynı zamanda minik teknelerle ada etrafında turlar. Adada hem kadınlar hem de erkekler çalışıyor. Birçok noktada irili ufaklı birçok lokanta ve kafenin sahibi kadın, hatta balık ağlarıyla uğraşan birçok kadın görmek mümkün. Çünkü bölgenin balıkçı nüfusunun neredeyse yarısı kadınmış, tebrik ederim.


Ada halkı sıcakkanlı ve yardımsever, gerçekten öyleler... İnsanlarla göz teması kuruyorlar, ne çok abartılı ilişkiler ve ne de soğuk bir kibir sizi karşılıyor. 


Gölyazı aslında hep ada diye biliniyor ancak adanın esas adı Halilbey adası. Gölyazı o bölgedeki 8 adacığın toplamına verilen bir admış. 



Gölyazıda muhteşem doğa manzarasına sahip evler var. Ancak manzarası eşsiz olan bu evler tam bir virane görüntüsünde. Özensiz, bakımsız, çirkin bir mimariyle yapılmış yapılan bu yapıların çoğu kimliksiz. Yerleşim o kadar kötü ki, görüntü kirliliği hat safhada. Özensiz mimari, geçmişin izlerini almış götürmüş, resmen kötü bir görüntü yaratmış. 2600 yıllık geçmişe sahip bu yerin altı tamamı tarih. Bence buranın tekrardan dünya mirasına kazandırılması gerekli, bu binaların yıkılıp zeminde yatan binlerce yılların bu tarihi mirasın gün yüzüne çıkarılması gerekli. Aksi takdirde Gölyazı'ya yapılan bu hıyanet, kara büyüsünü devam ettirecek gibi. Oysaki bu mitolojik tarih o kadar etkileyici ki... (Antik tiyatroda varmış ancak henüz çalışma başlatılmamış.)

Hikaye bu ya, zamanında Odryes çayının döküldüğü yerde Melde Krallığı varmış (bugünkü Bandırma). Uluabat 'da (O zaman göl değilmiş) da Apollonia Krallığı varmış. Melde kralı Apollonia Kralının kızını istemiş, ancak Apollonia Kralı kızını, buna layık görmemiş. Gitmiş kızını Uluabat'ta bulunduğu noktanın en tepesine yaptırdığı saraya göndermiş. O sırada Melde Kralı da buna içerlemiş ve Odryes çayının yolunu değiştirmiş ve Uluabat gölü böyle oluşmuş. Gölyazı'da su üstünde kalmış ancak Saray sular altında kalmış ve Apollonia Kralının kızı o sarayda boğulmuş. Ne kadar doğru, bilemem, bir kaynaktan aldım. 


Antik dönemi bir kenara bıraktım, mübadele sonrasında Rumların bıraktıkları evlerden de bir şey kalmamış. Sanırım  çoğu ya tahrip edilmiş, yıkılmış ya da yakılmış. Mübadele öncesi 1890 yılında bir Rum Kilisesi  (Aziz Panteleimon Kilisesi) restore edilmiş. Biraz da tarihi surlar var çevrede, ama yine de fecaat bir yapılaşmanın gölgesinde maalesef... Bunlardan başka tarihi doku da bulmak çok zor ya da biz görmedik, bilemiyorum. 


Köy etrafında kocaman çınar ağaçları var. Gölgelerine hayranım. Bunlardan en meşhuru da "Ağlayan Çınar" dedikleri çıkar. Yine bir aşk hikayesiyle ünlenen bu ağacın hikayesini çok bayık buldum, aşırı türkiş, o yüzden paylaşmayacağım.



Bu arada Ağustos Eylül gibi giderseniz incir mevsimi... Aldığımız incirler lokum gibi. Yıkamadan yiyebilirsiniz, demişti satıcı amca çünkü üzerinde ilaç falan hiçbir şey yokmuş, tamamıyla doğal. 




Köyü 20 dakika yürüyerek, yada 5 dakika arabayla gezebilirsiniz. Dediğim gibi, mimari ve özensizlik o kadar hat safhadaki görülecek bir şey yok. Bence orada yapılacak en güzel şey tekne turu yapmak: Biri bildiğimiz balıkçı tekneleriyle, diğeri de sultanlar gibi (bize komik geldi) yapılan gösterişli kayıklarla... Biz klasik balıkçı teknelerini tercih ettik. 



Yaklaşık 40 -45 dakikalık ada etrafı ve nilüfer çiçeklerinin açtığı sazlıklar arası tur güzel bir deneyim idi. Daha sonrada kıyı boyunca uzanan birçok restoranda yemek yiyebilirsiniz. Biz balık (Turna) tercih ettik ancak çok büyük beklentileriniz olmasın. 

Sonuç olarak Gölyazı, doğa, tabiat ve tarih üçlüsüyle bir harika. Ancak özensiz yapılaşma ve kolaycılık bu adayı bebek gibi yapacakken çirkin bir görüntüye dönüştürüvermiş.

  Gidince ne dediğimi anlarsınız. 


Yorumlar

Son 1 haftada en çok neler okundu? /What was the most read in the last week?

Son 30 günde en çok okunanlar /// Most read in last 30 days

Tüm zamanların en çok okunanları /// Most read of all time

Geçen Yıl En çok Okunanlar /// Last Year's Most Read Articles

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *