İşte kısa kısa Çanakkale Şehiriçi notlarımız....
Bugüne kadar okuduğumuz bütün kitaplarda Asya ile Avrupa'yı bir araya getiren bir geçiş güzergahı olarak anıldı Anadolu. Ülkemizin kuzeybatısında bulunan ve bir kısmı Ege Bölgesinde bir kısmı da Marmara Bölgesinde yeralan Çanakkale, aynı zaman da iki kıtada toprağı bulunan büyüklük bakımından da İstanbul'dan sonra 2. ve tek ilimizdir.
Gerçekten demokrat ve Cumhuriyet ilkelerine bağlı modern bir şehir burası. İnsanları güler yüzlü ve saygılılar. İklim olarak güney kesimleri Akdeniz ikliminin etkisinde, Trakya'daki toprakları karasal iklime daha yatkın. Asya'da yağmur görürken, Edirne yolunda yolunda feribottan iner inmez Avrupa kısmında kara rastladığım çok olmuştur.
Sadece 1915 savaşları değil, tarihte hatta tarih öncesi dönemlerde geçmişi M.Ö. 6000 yıllarına kadar dayanır bu şehrin. Bunlardan en meşhuru Tunç Çağına denk gelen Troia yerleşiminin olduğu dönemdir. Hellen, Lidya, Pers , Roma ve Osmanlı dönemi gibi birçok döneme de ev sahipliği yapmıştır bu topraklar, anlayacağınız her yerden tarihin izlerine rastlamak mümkündür.
Hem tarihi hem de milli bir ilgiyle Çanakkale merkezdeki mini gezimizden sizlerle birkaç fotoğraf paylaşmak istiyorum.
Öğrencilik döneminde Edirne'de okurken Edirne İzmir arası transit olarak belki 30 defa geçmeme rağmen bu şehri gezme fırsatım olmamıştı. Bu sefer istikamet yine Edirne'ydi, ancak Çanakkale'ye bir gece 2 gün gidişte, 1 gece 2 gün de Gelibolu, Eceabat,
Lapseki ve şehitlik için ayırmıştık dönüşte...
Gidişte bir gece konaklamamıza rağmen Çanakkale bize hiç yabancılık hissettirmedi. Öyle ki Kordon boyunca gezdik, dolaştık, mısırlarımızı yiyip yürüdük.
Şehir bir kuzey Ege şehri. Bize yabancı tabi olmaz. Artı diğer bir etkenin de mübadele sırasında buraya Giritlilerin göç etmesi olduğunu düşünüyorum. Şehrin dokusu ve insan özelliği bu çerçevede şekillenmiş. Zaten Osmanlı zamanında da özellikle 1800 yıllarda Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Museviler barış ve kardeşlik içinde yaşamışlar. Şuanda maalesef Rum, Ermeni, Musevi kalmamış bu şehirde. Onun yerine Suriyeli görüyoruz sokaklarda buranın da. Bu paradoksu siyasi bağlamda buraya yazmayacağım, ne de olsa bu blog bir seyahat bloğu...
Sarı tonlarda akan Sarıçay, Çanakkale'yi ikiye böler. Sabah saatlerinde çekildiğimiz bu fotoğrafta karabatak ve martı seslerine tanık olmuştuk. Kahvaltı için simit peynir ve çay özellikle yazın en ideali. Çanakkale de nem yok, ya da biz denk gelmedik. Bu yüzden yüzlerden de belli, mutluyduk.
Öyle ki akşam otelimize dönerken Sarıçay'daki yarım ay manzaralı Çanakkale de çok etkileyiciydi. Bu arada karşı tarafta aydınlatılmış olarak Ecebaat Kilitbahir Kalesini görmektesiniz. Denizin kilidi olarak anılan bu kale 1452 yılında İstanbul kuşatması sırasında Papa donanmasının Bizans imparatorluğuna yardımını engellemek amacıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış.
Çanakkale'nin simge yapılarından Aynalı Çarşı ve Saat Kulesinin de bulunduğu çarşıdayız. Dar sokakları, birbirine bağlanan ara sokaklarıyla Çanakkale kaybolmak güzel...
Saat kulesi merkezde hemen çarşıda, limana çok yakın bir yerde konumlandırılmış. 1897 yılında İtalyan Konsolosu ve tüccar Vitalis isimli bir levanten tarafından yaptırılmış.
Dikdörtgen gövdeli bu yapı kubbeli bir köşke sahiptir en üstte çanın yanında. Diğer katlarda da gördüğünüz gibi balkonları vardır.
Toplamda 20 metre yükseklikte olup, 5 katlıdır. Daha önce büyük bir deprem görmüş bu eser, o dönemlerde 4 katlıymış. Deprem sonrasında ciddi hasar almış, yeniden inşa edilmiş, ve beş kat olmuş. Çeşmeden su içilebiliyor, bilginize.
Bu sokak aynı zamanda birçok pansiyon , otel ve restoran gibi işletmelerin bulunduğu bir bölgede. Hemen yakının da küçük bir barlar sokağı var.
Dejenere olmamış bu sokakta soğuk birşeyler içelebilir, kaliteli müzikler de dinleyebilirsiniz.
Günün yorgunluğunu barlar sokağında bir mekanda birer bira içerek attık.
Çarşı içinde birçok yapı Cumhuriyet döneminde ya da mübadele döneminde terk edilmiş eski Levantenlerin evleri. Şuanda çoğu birer pansiyona ya da restorana çevrilmiş, şans o ki, en azından bakımlılar...
Bu mekan da onlardan biri, işletme sahipleri hem pansiyon hem de restoran olarak işletiyorlar burayı, izin isteyip içeri dolaşmak istedik, sağ olsunlar kapılarını bize açtılar, çay da ikram etmek istediler.
Kordon boyunda yürürken şehrin simgelerinden Truva atına rastladık. Aslında Truv atı ile ilgili tarihi olayları sizlere daha sonra aktaracağım. Merkezdeki bu Truva atı, başrollerini Brad Pitt'in de oynadığı efsanevi film Troy filmi için tasarlanmış, ve film çekimleri bittikten sonra Çanakkale'ye armağan edilmiş.
Odysseus'un Truva surlarını aşmak ve şehre gizlice girmek için yaptırdığı tahtadan atın hikayesini sizlere Truva adlı gönderide detaylı paylaşacağım.
İstanbul boğazı'nın neredeyse iki katı daha uzun olan Çanakkale boğazı günümüzde gemiler için önemli bir geçiş noktasıdır. Aynı zaman da Kurtuluş mücadelemize tanıklık eden bu doğal oluşum, gün batımlarında eşsiz bir seyir sunuyor.
Kordonun hemen Deniz Müzesi'nin bitişiğinde olmasından dolayı Nusret Mayın Gemisi kadrajımızda kalıyor.
Tüm fotoğraflar (alıntılananlar dışında) tarafıma aittir.
sevgiyle kalın,
volkan coşğun 2018 - izmir
bu yazı da ilginizi çekebilir:
Yorumlar