Çocukluğumuzun çizgi film karakterlerinden Heidi'yi İsviçre Alplerinde mutlu mesut yaşar sanırdık.
Yanılıyormuşuz:
Dünyanın yaşam kalitesi en yüksek ülkelerinden biri olan İsviçre'nin çok da bilinmeyen karanlık bir hikayesi var.
We thought Heidi, one of the cartoon characters of our childhood, lived happily in the Swiss Alps.
We're wrong:
Switzerland, one of the world's highest quality of life, has a dark story that is not known.
Verdingkinder, Contact Children,
Türkçe karşılığı "Sözleşmeli Çocuk"...
Kimdi bu çocuklar?
Verdingkinder, Contact Children,
"Contracted Child" in Turkish ...
Who were these kids?
Bu çocuklar fakir aile çocukları, yetimler, öksüzler, toplumdan dışlanmış, suça karışmış ebeveynlerinin hapiste olmasından dolayı yetimhaneye gönderilen ya da ailelerinin kayıp olduğu masumlardı.
Peki ne yapardı bu çocuklar?
- Kölelik...
These children were poor family children, orphans, innocents who were sent to an orphanage because their parents were excluded from the society and their parents involved in crime were imprisoned or their families were missing.
And what would these kids do?
- Slavery ...
Nasıl yani, bu İsviçre gibi bir yerde nasıl olur dediğinizi duyar gibiyim.
Ama bunların hepsi gerçek...
I mean, I seem to hear you say how this happens in a place like Switzerland.
But it's all real ...
İsviçre'de 1960 yılına kadar Sözleşmeli Çocuk kavramı adı altında bu sınıfa giren bahtsız çocuklar,
fiziki kuvvet ve koşullarına göre sınıflandırılır, zenginlerin pis ve ağır işlerini yapmak için görevlendirilirdi.
Until 1960, in Switzerland, under the name of the concept of contractual children, the hapless children were classified according to their physical strength and conditions, and were assigned to do the dirty and heavy work of the rich people.
Bir çocuğun, çocukluğunu yaşamadan ağır işlerde çalıştırılması pedagojik bir konuyken,
bu çocuklara yapılan işkenceler, tecavüzler, aşağılanmalar, aç bırakılmaları da diğer bir konu olmuştur utanılacak.
It is a pedagogical issue that a child is employed in hard labor without experiencing his childhood; torture, rape, humiliation and starvation of these children have been another issue to be ashamed.
Birçoğunun en ağır şartlarda
çalışmasına müsaade edilirken,
(bunun nedeni, İsviçre'nin o dönemlerde bugünkü gibi zengin bir ülke olmadığı, makine olmadığından dolayı insan gücüne ihtiyaç duyulmasıydı, bunun çözümü de kimsesiz ya da ailesi sorunlu, fakir aile çocuk işçilerdi...)
While many are allowed to work under the most severe conditions,
( The reason for this was that Switzerland was not a rich country as it is today, because of the lack of machinery, manpower was needed, and the solution to this was the poor families or poor family child workers.)
başlangıçta kilise tarafından verilen tek tip kıyafetlerin zamanla bu çocuklara uymamasından dolayı çoğunun üzerinde
doğru düzgün kıyafet bulunmaz,
ayakkabısız çıplak
ayaklarla yaşamak zorunda kalırlardı.
the uniforms given by the church initially did not fit these children over time
they didn't have the right clothes, they were without shoes, and they had to live with their bare feet.
Minicik bedenleri soğuklara dayanamaz,
ağır hasta olurlar, sahiplerinin evlerine asla alınmaz, ahırlarda hayatlarını kaybederdi.
Çoğunluğu bu çocuklar 4-10 yaş arasındaydılar...
Their tiny bodies can't stand the cold,
they became seriously ill; they were never taken into their owners' homes; unfortunately they lost their lives in stables.
Most of these children were between the ages of 4-10 ...
Günümüzde sosyal medyada İsviçre ile ilgili görmüş olduğum paylaşımlara bakıp, dağlarına,doğasına, çikolatalarına nasıl gıpta ettiğimi hatırladım.
Yakın geçmişten gelen bu karanlık perde aralanmaz ise herşey güzel olacak tabiki...
Today, I looked at the shares I have seen on social media about Switzerland and remembered how I envied its mountains, nature and chocolates. If this dark curtain from the recent past is not spaced, everything will be fine, of course ...
...
İsviçre denince akla ilk gelen Heidi de gizliden gizliye
bu miniklerin sessiz sembolü olmuştur aslında.
Heidi, who came to mind first, when I think about Switzerland,
was the silent symbol of these little ones actually.
Bir çizgi karakter olarak bizlere
Alp dağlarının cennet köşelerinde mutlu neşeli bir çocuk izlenimi veren
bu eser önce kitap olarak kaleme alınmıştı.
As a cartoon character, this work was written as a book before, giving us the impression of a happy cheerful child in the corners of the Alps.
Kitabın İsviçreli yazarı olan asıl adı Johanna Heusser bilinen adıyla Johanna Spyri kendisine yapılan baskılardan çekindiği için Heidi'nin kimliğini direkt olarak Verdingkinder olarak belirtememiştir.
The original Swiss author Johanna Heusser, known as Johanna Spyri, was unable to identify Heidi directly as Verdingkinder because he was afraid of the pressure on her.
Ancak çizgi filmlerde hatırlayın,
Heidi'nin ayakları hep çıplaktı.
But remember in cartoons, Heidi's feet were always bare.
Hiç mi birinin aklına
Heidi'ye bir ayakkabı almak gelmezdi sanki?!
Didn't anyone ever think of buying Heidi a shoe ?!
Öte yandan Heidi bilindiği gibi aile olarak sadece büyükbabasını hatırlamaktadır ve ondan ayrıdır.
Heidi, on the other hand, remembers only his grandfather as a family and is separate from him.
Zengin bir ailenin yanında ev işleri yapmaktadır. Açıkçası ben bu hikayeyi bilmeden önce,
bu Çizgi karakter ile ilgili olarak Alp dağlarının güzelliğinde,
Heidi'nin ne kadar mutlu olduğunu düşünürdüm.
She does chores in a wealthy family home. Frankly, before I knew this story, I used to think about how happy Heidi was in the beauty of the Alps in relation to this Cartoon character.
Ancak gerçeği öğrenince dehşete düştüm, çünkü Heidi de diğer birçok çocuk gibi yalınayaktı, ayakları hep çıplaktı...
But when I found out the truth, I was horrified, because Heidi was barefoot like many other children, and her feet were always bare.
Elbette Heidi sadece bir semboldü, ancak bu çocukları gerçek dünyada bir zamanlar neler yaşadıklarını düşünmek içimi sızlatıyor.
Of course, Heidi was just a symbol, but it makes me feel bad to think about what these kids once had in the real world.
Şu dünyada çocuklara hele hayata 1-0 yenik başlayan masum çocuklara yapılan acımasızlıkları gördükçe, içim acıyor.
Children in this world, especially those innocent children who have succumbed to life 1-0 hurts me.
Bu arada bugün hayatta olan ve geçmişlerinden dolayı derin yaralarla yaşayan o dönemin Verdingkinder'lerinin bazı ifadelerini de alıntılamak istiyorum.
In the meantime, I would like to quote some of the statements of the Verdingkinders of that period who are alive today and suffered deep wounds from their past.
- ... Burada dar bir yol vardı. Yukarı doğru çıkardı bu yol. Bu yoldan çıkınca tren istasyonunu görürdük. Çocuk aklıyla sürekli bu tepeye çıkar, gelen trende acaba ailelerimiz var mı diye meraklanırdık. Bunlardan biri de bendim. Ancak aylarca beklediğim halde, annemle babamın asla gelmeyeceği düşüncesi aklıma hiç gelmezdi. Çok acılar çektim, hüsrana uğradım... ( Walter Steck)
There was a narrow road here. He led it up. We'd see the train station when we got off this road. We would always go up this hill , it was the child's mind, we wondered if there were families on the train. I was one of them in wonder. But even though I had been waiting for months, I never thought that my parents would never come. I've suffered so much, I've been frustrated ... (Walter Steck)
- ... Ben annem ile birlikte yaşıyordum, mutluydum.
Birileri kapıları kırarcasına çaldı bir gün.
Bağrışmaları duydum ve fark ettim ki bunlar polis. Bir anda anneme vurmaya ve onu merdivenlerden sürüklemeye başladılar.
Ertesi gün üç polis daha geldi, biri annemi tuttu, diğer ise beni götürdü. Bir daha da annemi hiç görmedim, sekiz yaşındaydım ve bir çiftlikte tarım işlerinde çalıştırıldım senelerce...
( David Gogniat)
I was happy with my mother.
Somebody knocked on the doors one day.
I heard the shouting and I realized that these were policemen. Suddenly they started hitting my mother and dragging her down the stairs.
Three more policemen came the next day, one held my mother and the other took me away. I never saw my mother again, I was eight years old, and I worked in a farm for agriculture.
(David Gogniat)
Volkan Coşğun
Fotoğraflar alıntıdır. Metni hazırlarken çeşitli kaynaklardan yararlanılmıştır.
Photos are quote. Various sources were used in preparing the text.
***
Reklamlara tıklayarak destek olmayı, yazılara yorum yapmayı
ve sosyal medyada paylaşmayı unutmayınız. :)
Support by clicking on ads, commenting on posts
and don't forget to share on social media. :)
Yorumlar