Madrid sokakları gezi notlarım devam ediyor.
Akdeniz'in bu güzide memleketi Madrid birçok dünyaca ünlü İspanyol markasının da üssü. Arkamda yıllık 4 milyondan fazla ayakkabı satan, Türkiye'de de mağazaları bulunan bir dönemler tüm modellerinden neredeyse koleksiyon yarattığım marka.
Şimdi bakıp dönüp geçiyorum, bendeki bu Camper hastalığı ne ahmaklıkmış...
Yapımı 1924 yılına kadar uzanan Madrid'in Broadway'i, Gran Via'dayım. Binaların mimari tasarımları Art Deco, bu yüzden garip şekilli, abartılı figürler ve hatlar mevcut.
Art Deco tarzı beğendiğim çok eser var. Ancak Gran Via'da bu tarzdaki mimarinin yüksek katlı ve bitişik nizam işlenmesi bende ekstra klostrofobi bir etki yarattı. Estetiği olmayan, tüketime dayalı kocaman reklam panoları, yüksek ve dar binaların arasında karanlık sokaklar, kalabalık ve Madrid'in sıcağı...
Kalsın, bir daha almayayım...
Tabi İspanya denilince akla gelenlerden biri de boğa güreşleri. Herhangi bir arenaya gitme şansım olmadı, ancak Boğa güreşlerinin tarihçesiyle ilgili biraz bilgi vermek isterim. 1700lü yıllara uzanan bu spor İspanyolca konuşulan birçok ülkede oynanıyor. Katalan bölgesinde 2012'de kabinece alınan kararla yasaklanmış. Ancak Madrid'de hala boğa güreşi müsabakaları düzenleniyor. Bu sporun tek bir amacı var, kızdırılan ve yorgun düşürülen boğayı matador (boğa güreşcisi) tarafından öldürülmesi.
Ben boğa güreşlerini daha çok mitolojik dönemlerden geliyor diye zannetmiştim. Ancak öyle değilmiş. Elin iki tane İspanyol iti eline keskin bıçakları almış, bunu oyun yapmış halka izletmiş. Sonra da modern dünya bu kanlı vahşete spor deyivermiş ki, İspanya bu vahşetin turizm olarak da hep meyvesini yemiş.
Boğa güreşlerinin tarihçesi Mezopotamya coğrafyasındaki boğaya inanan kabilelerin dönemlerinden gelse de, o dönemde boğa güreşlerinde boğalar katledilmiyormuş. Kutsal bir hal alan Boğa, Zerdüştlük öncesi İran'da da güreştiriliyormuş ve kurban ediliyormuş. Güreştikçe bereketin açığa çıkacağına inanmışlar. Ancak bu gelenek ve inanış, batıya doğru geldikçe, örneğin Roma İmparatorluğunda, boğanın zevk için öldürülen birer gösteri malzemesi olarak kullanılmaya başlamış.
Şuan da birçok ülkede Boğa güreşi yasak, İspanya, Portekiz, Meksika gibi ülkelerin bazı bölgelerinde gayet serbest.
Zevk için acı çekerek öldürülen Boğaları izlemeye gitmeyin, bu sektör bu alınan biletlerle ayakta duruyor.
Fotoğraftaki dikili taş "Dos de Mayo" adına yapılmış. Bu eser, Napolyon işgali esnasında İspanyol avamının saraya karşı ayaklanması üzerinedir. Başlangıçta işgalci Fransızlar, bu direnişle birlikte çıkacak karmaşadan yararlanıp İspanyol hanedanlığını ortadan kaldırabileceklerini düşünseler de, vatansever İspanyol'lar hem sömürücü hanedanlığa hem de işgalci Fransızlara karşı koymuşlardır. Mayısın İki'si anlamına gelen "Dos de Mayo" dikili taşı o dönem şehit olan kahramanlara adanmış. Bu arada fotoğrafta götürülen eski otobüs 1970lerin faşist lideri Franco döneminde siyasi suçluları toplama kamplarına götüren otobüslerdendir. Tamamiyle şans eseri bir tesadüf değil mi...
İspanya'daki milliyetçilik anlayışı daha çok bölgesel bazlıdır. Bağımsız özerk bölgede yeralan Barcelona'da boy boy Özgür Katalan afişleri ve Katalan bayraklarını görürken, Madrid'de de boy boy İspanya Bayrakları görmek mümkündür. Bayram seyram olmadan asılan bu bayraklar aslında bölgesel kimliklerin dışa vurumuydu. Düşünsenize kuzeyde, Galiçya, Leon, Cantrabria, Asturias, Bask ve Navarra, Doğu'da Aragon, Katalonya, Baler Adaları ve Valencia tarih boyunca hep bağımsızlık aşkıyla yanıp tutuşmuşlar.
Madrid'deyken Barselona'dan bahsetmek, Katalanları övmek, analarına gani gani küfretmek gibi birşey...
Bir de şehrin merkezinde çadırlı bir eylemci grubuna denk geldim.
"bize bakma katıl"diyor pankartta...
Bizdensen korna çal...
Hükümet inşaati yoksayıyor...
Ölüm tehlikesi, sokakta yaşamak öldürür.
Bu çadırlı grup, uzun süredir yapılması için beklenen düşkünler,evsizler binasının yapılmamasından dolayı sessiz protestolarını yapıyorlar Madrid sokaklarında...
Madrid ile ilgili diğer yazılarıma etiket kısmına Madird yazarak da ulaşabilirsiniz.
Yorumlar