Ana içeriğe atla

Translate

Şu sıralar çok popüler / now very popular

ne güzeldi

ne güzeldi o akşam saatlerinde, henüz hava tam kararmamışken, bacalardan tüten dumanların isiyle, sokaklardan gelen uzak boğuk ortam sesleri... anneannem namazını kılardı, sessizce fısıldadığı duaların tonu, rükuya varırken eklemlerinde çıkan tıkırdamalar, sobanın üst kapağından tavana yansıyan ateşin ışığı, tiktak tiktak; salondaki saatin sessizliği. galiba ben o günleri çok özledim.   

özel okul/anaokul meselesi, siz veliler! sahte memnuniyetlerinizi bir kenarda bırakın...

 Türkiye'deki liyakatsızlaşmanın kamuya açık eğitim kanallarında değil, özel sektörde de yaşandığını belirtmek için bu yazıyı yazıyorum. 

Yaklaşık 10 kolej  ve 5 Anaokulu gezmiş biri olarak yaşadığımız deneyimleri sizlerle paylaşmak istedim. Bu arada amacımız asla kurumları karalamak değil, kişileri kötülemek değil, ancak mevcut düzenin bir veli olarak çocuklarımızı nerelere ve kimlere emanet ettiğimizi bilmek adına farkındalık yaratmak olduğunu söylemek isterim. 

Lütfen anne - babalar, biliyorum sabahın köründe iş akşamın köründe işten geliyorsunuz. Siz iş yerinizdeyken, kurumlara bıraktığınız çocuklar hangi koşullarda nelerle karşılaşıyorlar biliyor musunuz ya da takip edebiliyor musunuz? 

Kızım 3 yaşında, ve sosyalleşmesi için bir kurum arayışı içerisine girdik. Bilingual (Çift anadilli) olan kızım için hem fiziki şartların tam olduğu hem de dil yetisini kaybetmemesi adına birçok kişi ile rezervasyon yoluyla görüşmeler yaptık.

Özellikle okul öncesi Anaokulu'na çocuklarınıza emanet edeceğiniz kurumların salladığı palavralardan bazılarını bu yazıda topladım. Dikkat etmeniz konular içinde sizlere fikir verici yorumlar kattım.

 Bilingual Eğitim ile Çocuğunuz İngilizce öğrenecek...

Bilingual yani tam Türkçesi İki Dilli Eğitim konusunda birçok kurum gezdik. Maalesef bize telefonda sundukları ile görüşme esnasında karşılaştıklarımız tamamıyla birbirinden farklı. 

Biz, kızımızın akıcı bir İngilizce ve Türkçe bildiğini (elbette 3 yaşında bir çocuğun konuşabileceği oranda) söylüyoruz. 

Telefonda söylenen;

- İngilizce eğitim veriyoruz. 

- İngilizce oyunlar öğreniyor.

Görüşmeye gittiğimizde, 

- Efendim 10 saat İngilizce, geri kalan dersler Türkçe.

Ee telefonda tamamı iki dilli eğitim demiştiniz, bu iki dilli eğitim demek değildir ki, diyorum, Sonuç: KEM-KÜM!

Çocuklara verdikleri İngilizce'nin elbette Akademik seviyede B1-B2 olmasını beklemiyoruz. Ancak kızımın görüştüğümüz İngilizce öğretmenine İngilizce bir şey sorduğunda İngilizce Öğretmeninin cevap veremediğine şahit olduk. Yani demem o ki, hepsi değil ancak bazı okul öncesi İngilizce Öğretmenlerinin gerçekten İngilizce bilip bilmediği konusunda şüpheliyim.

Bir de İngilizce eğitimi konusunda adını sanını duymadığımız bilmem ne metodu, ıvır metodu zıvır metodu ile size yaklaşımlarının da tamamıyla pazarlama oyunu olduğunu unutmayın.

> Mesela, İlk görüştüğümüzde Finlandiya metodu son görüştüğümüzde görüştüğümüz kişinin işine son verilmiş ya da ayrılmış ve şuan da bize pazarlamaya çalıştıkları: Kanada metodu... 

> Diğeri der ki çocukları dünyanın gerçeklerinden soyutlamıyoruz, bilmem ne metodu ile çocuklara iklim krizinden falan bahsediyoruz. Yahu o anda sormak geliyor, 3 yaşındaki bir çocuğa dünyanın güzelliklerinden bahsetmek varken, boka çevirdiğimiz dünyanın dertleriyle mi tanıştıralım, daha altları bezliyken. 

> Telefonda, Bu arada Native (Yani o dili lokalinde öğrenmiş ve/veya konuşan) kişilerden bahsediyorlar.  Görüşmede, Native dedikleri kişilerin Pakistanlı, Hindistanlı, Kolombiyalı, Patagonyalı olduğunu öğreniyorsunuz. Yani İngilizceyi kötü aksanla konuşan tüm milletlerin üyelerini toplamışlar. Unutmayın, başlangıçta yanlış öğrenilen şey, hep öyle gider. Kötü bir aksanla İngilizce konuşan birinden çocuğunuz ne öğrenirse, yaşamı boyunca onu düzeltmede zorluklar yaşar. 

Sonuç olarak malesef, İngilizce öğretmenlerinin çoğu konuşamıyor. Belki derslerde yazılı ve görsel uygulamalarda başarılılar ancak bütün ülkenin en büyük problemi pratik eksikliği değil mi?! Aynı problemi çocuğunuz pratik yetisi olmayan dil öğretmenleriyle deneyimliyor maalesef.

- Hemşire 

Revir ve hemşire konusunda bazılarının olmadığını (Hastane çok yakın diyerek geçiştiriyorlar.), bazı hemşirelerin de danışman/sekreter olarak çalıştırıldığını bizzat bu gözler gördü. Acaba o gerçekten hemşire miydi, yoksa bizi mi yediler bilemiyorum.


- Yiyecek konusu

Evde gözünüzden sakınarak beslediğiniz çocuklarınıza organik diye sundukları her şey yalan. Zaten İzmir'in özellikle kuzey aksında birçok sanayi bölgesi var, organik gıdanın yetiştirildiğini iddia ettikleri bölgelerde organik bir şey yetişemez. Konvansiyonel olarak tüketilen pazardan alıyoruz dedikleri şeyleri, organik olarak size sunmaya çalışıyorlar, daha sonra organik gıdanın bu olmadığının farkında olduğumuzu anladıklarında konuyu bunlar doğal diye çeviriyorlar.

Ha bu arada, bazıları catering firmalarıyla çalışıyor. Düşünün ki en kötü malzemelerin, yağların kullanıldığı ucuz gıdaları çocuğunuzun kahvaltısında ve öğle yemeğinde yediğini... İş hayatında yediğim kötü tabldot yemeklerinden dolayı bugün iki adet mide ilacı kullanıyorum. Ve hayatının körpe dönemlerinde bu çocukları catering firmalarının iğrenç yemeklerine maruz bırakılıyorlar.

Kimi de yemekleri kurumun içerisinde yaptıklarını söylüyor. Bu bir nebze insanı rahatlatıyor. Ancak kurumun bir tanesinde çamaşır sepeti gibi plastik bir kabın içerisinde suda bekletilen soyulmuş patatesleri gördük ve yerdeydi (insanların ayakkabılarıyla girdiği bir alan.) ayrıca yanında masalar vardı, öğretmenler yiyeceklerin dibinde oturmuş sohbet ediyorlardı. Demem o ki, dapdar alanlarda yapılan hazırlıklar ne kadar hijyenik olabilir. Ve bunları çocuklarımız tüketiyor!

Bir de kahvaltıda çokella mıdır nedir, övüne övüne verdikleri ucuz tatlılar... Kendi çocuğuna yediriyor muydu acaba, o an sormak isterdim. 

- Uyku

Bazı kurumların öğle uyku uygulamaları var. Bazı çocuklar uykuyu sever, bazıları ise sevmez. Bizimkisi sevmiyor. Bu yüzden büyük ihtimal uyumayacaktır, peki ne yapacak bu çocuk?!

Telefonda; onlara dinlenme ortamı yaratırız.

Görüşmede; çocukları yatırdıkları yerlerin gayet hijyenik olmayan (Hatta birinde taşa uyku tulumları serilmiş), kimi havasız ve karanlık alanlar olduğunu gördük. Çocuklar için tam bir toplama kampı! 

- Aktivite

Çoğu öğretmenin bu işi severek yaptığını düşünüyorum. Ancak bazılarının bu aktiviteleri yaparken çocuğun sağlığını etkileyebilecek durumları es geçtiğini de gördük. Bir görüşmede Yılbaşı etkinliği adı altında plastik objeleri, bildiğiniz zehirli gazlardan oluşan sprey boyalarla boyadığına şahit olduk. Boyadıkları alan kapalı bir oda ve sadece kapısı açık olduğundan, o zehirli koku çocukların sınıflarına, oyun alanlarına yayıldı. O gün oradaki çocuklar o zehirli havayı soludular. Bizler bile o gün akşama kadar o zehirli boya kokusunu hissettik, hani derler ya burnumun direği kırıldı, aynı işte o mesele.

- Adı konmamış kurumsallık

Bir de tabi telefonda kuruma kendisini davet edip, daha sonra ortada görünmeyen aynı şeyleri önce telefonda, sonra psikologlarına, sonra anaokulu öğretmenine en son da muhasebecisine anlatmak zorunda kaldığımız işletmeler de var tabi. Yarım dönem kayıt yaptırmak istediğimizi bildikleri halde, bizleri ziyaret esnasında 1,5 yıllık sözleşmeye zorladılar. Kabul etmeyince, biz sizi ararız deyip geri dönüş yapacaklarını belirttiler. Aman yarabbi, sanki iş görüşmesine geldik! Ne lütuf! ve hala arayacaklar...

-Kötü sınıf koşulları

Çoğu sınıfta elektrik prizleri yerlerde, duvarlarda yerlerde aynalar (çocuğun biri üzerine bir düşse bıçak gibi keskin olacak camlar)...

Pencereleri açılan, koridorlarında üzerine düşebilecek nesnelerin olduğu sınıflar. Düşünün deprem olacak ya da bir çocuk yanlışlıkla üzerine düştü. Tepesine yağmur gibi yağacak kitaplar, bilgisayar ekranları vs... Hiçbiri duvarlara sabitlenmemiş.

Hele birinde birçok duvar kağıdının, yer zemini yanıcı malzemelerin kaplandığını gördüm.  Doğal gözüksün diye, anında yanında sıkıştırılmış talaşlardan yani OSB'lerle çevrili bir fırın resmen ve içeride 1 metrekareye 1 çocuk düşüyor. Yangın anında neyi nerede tahliye edecekler! Allah korusun!

-Mahremiyet yok

Minicik çocukları bıraktığınız bazı yerlerde güvenlik yok. İçeriye giren çıkan belli değil. Sınıfları göstermek adına, gelenleri içeriye alıyorlar. Doğal olarak mahremiyet çiğnenmiş oluyor. Haydi veliyi geçtim, birinde içeride inşaat ustaları varken yan sınıfta ders vardı!

Kısacası, minicik evlatlarımızı bu kurumlara emanet ederken, sadece parasına takılıp kalmayın. Gidin, görün, sorun, soruşturun. Birçok kurumun Milli Eğitim Bakanlığınca denetlendiğini biliyoruz. Ancak denetlemenin ne kadar geçerli kriterlerden geçtiği muamma. 






Yorumlar

Son 1 haftada en çok neler okundu? /What was the most read in the last week?

Son 30 günde en çok okunanlar /// Most read in last 30 days

Tüm zamanların en çok okunanları /// Most read of all time

Geçen Yıl En çok Okunanlar /// Last Year's Most Read Articles

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *